25 Ağustos 2017 Cuma

Son Çare Olarak Yemin Delili




6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 225 ve devamı maddelerinde düzenlenen yemin delili, hukuk sisteminin bir bütün olarak ele alındığında, göz ardı edilebilecek belki de çoğumuzun dilekçelerinde yer vermediği bir delildir. Kanunda kesin deliller arasında gösterilmesi , yemin delilinin  kullanımı açısından çok önemlidir.
Kişinin kendisinden kaynaklanan bir vakıa” nın kanıtlanması için, karşı tarafın bir başka delili yoksa ya da sunmuş olduğu delil, mahkemece yeterli görülmez ise, karşı taraf, bu kişiye yemin teklif edebilir.
HMK 225/1 maddesi yeminin ancak kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar için edilebileceğini hükme bağlamıştır. Aynı madde, son cümlesinde “Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır” hükmüne yer vererek, yeminin sınırlarını belirlemeye çalışmıştır.
Bir vakıanın yalnızca karşı tarafın kendisinden kaynaklanmış olması ona yemin teklif etmek için yeterli değildir. Aynı zamanda, bu vakıanın, davanın çözümü açısından önemli olması ve çekişmeli vakıalar arasında bulunması gerekmektedir. HMK 232/1 maddesi ve kurumun yapısı gereği ancak tarafa teklif edilir.
Unutulmaması gerekli bir konu, yeminin bir vakıa için edilmiş olmasıdır. Yemin kesin delil niteliğinde olmasına rağmen, sadece yemine konu vakıayı aydınlattığından ötürü, davanın kazanılması ya da kaybedilmesi anlamına gelmez. Sadece, davanın sonucuna etki eden vakıalardan birini çekişmeli olmaktan çıkarır.
Yemin delilinin, dilekçelerimizin deliller kısmında açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Yargıtayın bir kararında : “6100 sayılı HMK’nun 119/f maddesinin açık hükmü karşısında dava dilekçesindeki “vs.delil” ibaresinin yemin delilini de kapsadığı kabul edilemez. O halde mahkemece hükmüne uyulan bozma kapsamında bulunmayan, dava dilekçesindeki deliller içeresinde de yer olmayan icapsız yemine ilişkin davetiyeye icabet edilmediği gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulması usule yasaya ve usuli kazanılmış hak kuralına aykırı olup hükmün bozulması gerekmiştir.19. Hukuk Dairesi 2014/9471 E. , 2014/13860 K.•”  
Yemin deliline açık bir şekilde dayandığımızı belirtiğimiz takdirde, mahkeme kararından önce yemin teklifini hatırlatmakla yükümlüdür. “Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemezse diğer tarafa yemin teklif eder. Yemin teklifini ispat yükü kendisine düşen taraf yapar. Yemin teklifine dayanan taraf bunu dava dilekçesinde veya cevap dilekçesinde açıkça belirtmesi gerekir. Mahkeme ancak bu halde (dava dilekçesinde veya cevap lahiyasında yemin deliline dayanıldığının bildirilmesi halinde) yemin teklifini hatırlatmakla yükümlüdür.3. Hukuk Dairesi 2015/12261 E. , 2015/19517 K.” 
Yemin delili neticesinde kazanılan dava sayısı bir elin parmağını geçmese de yemin deliline dilekçelerimizde dayanacaksak bunu açık bir şekilde belirtmemiz gerekmektedir. Velhasıl güzel bir alıntı ile yazımızı sonlandıralım  :
“Büyük bir kısmının, namus, şeref ve kutsal değerler üzerine, maddi menfaat uğruna yemin edebilen bir toplumun, “yeminden kim ölmüş” mantığıyla hareket ediyor olması, elinde iddiasını ispat için yeterli delil bulunmayan kişilerin, hukuk mahkemelerinde haklarına kavuşamaması sonucunu doğurmaktadır. Bu noktada hatayı, insanın biraz da kendisinde araması gerektiğini düşünüyoruz. İnsanlar, magazin haberleri okumaya ayırdıkları vakitlerinin onda birini hukuk öğrenmeye ayırsalar, ihtilaf doğmadan önce önleyici hukuk hizmeti alsalar, ne iddialarını ispatta mahkemede sorun yaşarlar, ne de karşı tarafı namus ve şeref üzerine yalan yere yemin etmek zorunda bırakırlar. Kaldı ki, borçlu olduğu halde, bunu vekili vasıtası ile veya bizzat inkar eden tarafın, duruşmada yemin etse de, etmese de, bunun vicdani yükümlülüğünü üzerine aldığı da bir gerçek. İnsanlarımız, yalan yere yemin etmeyecek kadar zaten dürüst olsalardı, kimse kimsenin hakkına göz dikmez, insanlar borçlarına sadık olur, dolayısı ile olay da yargıya intikal etmeden çözülürdü… Siz, tedbirinizi zamanında alın ki, hakkınıza kavuşmanız,  karşı tarafın vicdanına kalmasın…”

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Ve Sonuçları

Sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda suçunun sabit olması, diğer bir deyişle mahkumiyet hükmü için gerekli koşullarının mevcut olması durumunda bir mahkumiyet hükmü kurulur. Kurulan mahkumiyet hükmünde ulaşılan sonuç ceza 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış olması gerekir. Sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, suç işlemesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi ve sanığın kurumun uygulanmasına açıkça karşı çıkmaması durumunda kurulan mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına kararı verilebilir.
Hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 
içinde, açıklanması koşullu olarak geri bırakılan mahkumiyet hükmünü barındıran bir karardır. İçinde mahkumiyet hükmü barındırmayan bir hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez. Hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte yargılama sona ermemekte, koşullu olarak durmaktadır. Sanığa bu durumun sonucu olarak belli bir denetim süresi tanınmıştır. Bu süre içinde denetimli serbestlik tedbiri olarak adlandırılan belli yükümlüklerle de yüklenebilmektedir. Bu sürenin iyi halli olarak geçirilmesi durumunda mahkumiyet hükmünden, dolayısıyla cezadan kurtulması olanaklıdır. Aksi takdirde, geri bırakılan mahkumiyet hükmü açıklanır ve bu karar kesinleşmesiyle sanık hükümlü hale gelir.
Sanığın, hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararının sağladığı ödüllendirmeden yararlanabilmesi için belli koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlar, sanığın olumlu veya olumsuz davranışlarıyla doğrudan ilişkilidir. Olumlu, iyi davranış sergileyen sanık hakkında, hükmün ortadan kaldırılarak davanın düşürülmesi, aksi takdirde hükmünün açıklanması yoluna gidilir.
Hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararının sonuçları üzerinde genel olarak sanığın iki tür davranışı etki eder. Bunlardan birincisi, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işleyip işlememesi; ikincisi ise, denetimli serbestlik tedbiri uygulandığında yükümlülüklere uyup uymamasıdır. Mahkeme, bu iki hususa bakarak, davanın düşmesine veya geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verir.
Denetim dönemi içinde sanığa belirli bir süre denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak belli yükümlülük altında bulundurulmasına karar verilebilir. Böyle bir durumda sanığın yükümlülüklere uymaması, hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararının doğuracağı hukuki sonuç üzerine doğrudan etki eder. Yükümlülüklere uyulması halinde sanık iyi halli kabul edilir ve hükmün ortadan kaldırılarak davanın düşmesine, aksi takdirde mahkumiyet hükmünün açıklanmasına karar verilir.
SONUÇ
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde yer alan hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, cezanın kişiye uydurularak bireyselleştirilmesine olanak sağlayan, cezalar sistemini tamamlayan, denetim süresinin iyi halli geçirilmesi durumunda hükmün açıklanması yoluyla muhakemenin kaldığı yerden devamına olanak sağlayan, kişi için bir hak değil uygulanması hakimin takdirine dayanan, yer aldığı yasa, uygulanma biçimi ve muhakeme sürecini doğrudan sonlandırmayan yönleri itibariyle muhakeme hukuku kurumu niteliği olan, kamu davasının düşmesine yol açarak devletle birey arasındaki ceza ilişkisinin son bulmasına neden olması bakımından kendine özgü bir kurumdur.
Ceza yargılamalarında, mahkemeler tarafından sıklıkla kullanılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, ceza adalet sistemi içerisinde ilk günden bu yana fazlaca olumlu görüşler almıştır. Kurumun mahkum olacak çocuklar ve yetişkinler için belli suç tiplerinde söz konusu olması açısından ceza hukuk sistematiğince olumlu sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Mahkum olacak kişilerin ıslah edilmesi yolunu toplum içerisinde gerçekleştirmesi ve bu sürenin belli bir denetim süresine bağlanması ise kurumun dengeli bir yaklaşım ile düzenlendiğini göstermektedir. Yine denetim süresi içerisinde sanıkların, kanunda belirtilen şartlara uygun şekilde hareket etmemesinin sonucu olarak, mahkeme tarafından verilen mahkumiyet kararının devreye girecek olması ise sanığın denetim süresini iyi halli olarak gerçekleştirmesi yönünde bir ihtar olarak kabul edilmesi gerekir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunu, diğer bireyselleştirme kurumlardan ayıran temel fark ise sanık bakımından bir adli sicil kaydının oluşmasının önlenmesidir. Sanık, mahkeme tarafından almış olduğu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sonucunda, yetişkinler için 5 yıllık süre içerisinde açıklanmayan karar sicile işlemez fakat sanığın denetimlilik süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi söz konusu olması halinde sanık hakkında mahkeme tarafından hüküm açıklanır ve adli sicil kaydına işler. Kurumun bu yaklaşımıyla, yaşamında ilk defa suç işleyen kişilerin damgalanmadan ceza ve muhakeme sistemi dışına çıkartılması, yeniden suç işleme eğilimine girmelerini önleyici sonuç doğuracaktır.
Kurumun sanıklar tarafından uygulanması için zararın giderilmesi koşulu ise suçtan zarar gören kişiler içinde bir fırsattır. Şöyle ki, ceza yargılamalarına konu olan malvarlığına ilişkin suçları ele aldığımızda, suçtan zarar görenlerin açılmış bir ceza davasında zarar gördükleri ispatlansa dahi maddi açıdan herhangi bir kazanımı olmayacaktır. Bu nedenle bu kişilerin ayrıca sanıklar hakkında hukuk yargılamasına başvurması gerekecektir. Fakat sanık yargılandığı mahkeme nezdinde suçtan zarar görenlerin zararını karşılaması ile hem bu şahısların zararı hızlı bir şekilde giderilmiş olacak hem de sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı uygulanması hali söz konusu olabilecektir.
İyi bir ceza adaleti, yalnızca yasalar ile meydana gelmesi söz konusu olamaz. Uygulamada, yasaların nasıl ve ne şekilde uygulandığı da çok önemlidir. Özellikle ceza yargılamalarında, yargılamayı yürüten hakimler fazlaca takdir yetkisine sahiptir. Bakıldığında kanunda bir suç için verilecek cezanın alt ve üst sınırları belirlenmiş olup bu sınırlar doğrultusunda hakimlerin kararı verdiğini görmekteyiz. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, uygulanıp uygulanmayacağı açısından yine hakimlerin takdirine bırakılmış bir kurumdur. Yargılama sırasında sanık hakkında oluşacak kanaat yine hakim tarafından gözlemlendiği için kurumun uygulanması için belirleyici unsur olarak davayı yürüten mahkeme hakimi öne çıkmaktadır. Bu nedenle kurumun uygulanması açısından hakime fazlaca takdir yetkisi verilmesi yönünden eleştirilmesi söz konusu olsa da ceza yargılaması açısından sanıklar adına fazlaca yararlı bir kurumdur.
Uygulamada mahkemeler tarafından sıklıkla kullanılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, bu nedenle, ileri ki yıllarda uygulanış açısından ceza üst sınırının arttırılması hususunda görüşlerin ortaya çıkmasına vesile olacaktır.

TÜKETİCİ HUKUKUNDA MESAFELİ SÖZLEŞMELERDEN KAYNAKLANAN DAVALAR

Mesafeli sözleşme; satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dahil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeleri ifade eder.
Mesafeli sözleşmenin konusunu oluşturan mal veya hizmet değeri 2016 yılı için 3.480,00 TL’nin altında ise ‘’Tüketici Hakem Heyeti’’ görevlidir. (İl tüketici hakem heyeti görev sınırı 3.480,00 TL; İlçe Tüketici Hakem Heyeti görev sınırı 2.320,00 TL’dir.) Parasal sınırlar her yılın başlangıç tarihinde değişmektedir. Örneğin 2017 yılı için parasal sınırlar şöyledir:
  • 2.400,00 TL altında olan başvurular, İlçe Tüketici Hakem Heyetlerine,
  • 2.400,00 TL ile 3.610,00 TL arasındaki uyuşmazlıklarda, İl Tüketici Hakem Heyetlerine,
  • 3.610,00 TL üzerinde olan uyuşmazlıklarda ise, Tüketici Mahkemeleri,
görevli olacaktır.
Mesafeli sözleşmeden kaynaklı olarak Tüketici mahkemesinde dava açacak olanlar, davalarını davalının, dava tarihindeki yerleşim yerinde bulunan Tüketici mahkemesinde davasını açmaları gerekmektedir. Ayrıca, tüketiciler bu davaları, 6502 sayılı kanun gereğince, kendi yerleşim yerlerinde de açabileceklerdir. Tüketici Hakem Heyetlerine başvuracak tüketiciler, kendi yerleşim yerinde bulunan Tüketici Hakem Heyetlerine veya işlemin yapıldığı yerdeki Tüketici Hakem Heyetlerine başvuruda bulunabileceklerdir.

İnternet Aracılığıyla Yapılan Alışverişlerde Tüketici Hakları
Yukarıda izahını yapmaya çalıştığımız mesafeli sözleşmeler, internet üzerinden yapılan alışveriş işlemlerini kapsamaktadır. İnternet üzerinden bir mal alınması halinde, mal satışında satıcı ve alıcı bir araya gelmemiş, alıcı malı fiziksel olarak, göremeden malın fotoğraflarına, videosuna bakarak kararını vermiştir. Bu nedenle de alıcıların yanıltılması, iradelerinin fesada uğratılması olasılığı bulunmaktadır.
Mesafeli sözleşmeler kapsamında aslında ortada sözleşme mevcuttur. Ancak; bu sözleşme, sözleşmenin tarafları bir araya gelmedikleri için ıslak imza ile imzalanmaz. Tüketici, sözleşme için hangi iletişim aracını kullanıyor ise o yolla sözleşme koşullarını onaylayıp, kabul etmekle sözleşme kurulmuş olur. Tüketicinin sözleşme koşullarını kabul edip siparişi onayladığı takdirde ödeme yükümlülüğü altına girdiğini kabul etmesi gerekmektedir. Bu hususun satıcı-sağlayacağı tarafından tüketiciye ön bilgilendirme şeklinde yapılması gerekir. Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin siparişinin kendisine ulaştığı andan itibaren taahhüt edilen süre içerisinde edimini yerine getirir. Mal satışlarında bu süre her halükarda 30 günü geçemez. Satıcı veya sağlayıcının bu süre içerisinde edimini yerine getirmemesi durumunda tüketici sözleşmeyi feshedebilir. Tüketici, 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltmiş olması yeterlidir. Gerek ön bilgilendirmenin yapıldığını, gerek cayma hakkının tüketiciye hatırlatıldığını ispat yükü, satıcı-sağlayıcıya aittir.
Tüketicinin Sözleşmeden Cayma Hakkı
Mesafeli satışlarda tüketici, 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkı süresi, hizmet ifasına ilişkin sözleşmelerde sözleşmenin kurulduğu gün; mal teslimine ilişkin sözleşmelerde ise tüketicinin malı teslim aldığı gün başlar. Cayma hakkının kullanılmasında tüketici, cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma hakkı süresi dolmadan, yazılı olarak atıcı veya sağlayıcıya yöneltilmesi yeterlidir.
Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin cayma hakkını kullandığına ilişkin bildirimin kendisine ulaştığı tarihten itibaren 14 gün içerisinde, varsa malın tüketiciye teslim masraflar da dahil olmak üzere tahsil edilen tüm ödemeleri iade etmekle yükümlüdür. Ayrıca cayma hakkının kullanımında satıcının iade için belirttiği taşıyıcı aracılığıyla malın geri gönderilmesi halinde, tüketici iadeye ilişkin masraflardan sorumlu tutulamaz.
Satıcı veya sağlatıcı malı kendisinin geri alacağına dair bir teklifte bulunmadıkça tüketici cayma hakkını kullandığına ilişkin bildirimi yönettiği tarihten itibaren 10 gün içinde malı, satıcı veya sağlayıcı ya da yetkilendirmiş olduğu kişiye geri göndermek zorundadır.
Tüketici cayma süresi içerisinde malı, işleyişine, teknik özelliklerine ve kullanım talimatlarına uygun bir şekilde kullandığı takdirde meydana gelen değişiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir. Yani cayma hakkının kullanılabilmesi için malın ambalajının açılmamış olması gibi bir koşul mevcut değildir. Ancak ambalajı açılmakla içindeki verilere ulaşılabilmesi, verilerin kopyalanması ve o mal olmaksızın yararlanmanın söz konusu olabileceği haller saklıdır.

Nasıl Hakim - Savcı Olunur?


Günümüzde popüler devlet memurluklarının başında hakim ve savcılık meslekleri gelmektedir. Öncelikle kısaca bu meslekleri açıklama gereği duymaktayım.
Savcı, suç işlendiğine dair haberin kendisine ulaşması ile devlet adına araştırma ve soruşturma yapan, kamu davasının açılmasını gerektiren şartların mevcudiyeti halinde dava açan ve yürüten, mahkemelerin vermiş olduğu kararları yerine getiren ve kanunla kendisine verilmiş olan görevleri yapma durumunda olan, yargı erki içinde yer alan ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa tabi olan devlet görevlileridir. Savcılar, ceza yargılamalarında iddia makamı adına hizmet etmektedirler.
Hakim, davalara bakıp hüküm vermek, suçluları cezalandırmak, kısacası kanunları uygulayarak adaleti gerçekleştirmekle yükümlüdürler. Kanunla kendisine verilmiş olan görevleri yapma durumunda olan, yargı erki içinde yer alan ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa tabi olan devlet görevlileridir. 
Her ne kadar görevlerinde bu şekilde farklılık olsa da, bir kişinin hâkim yahut savcı olması aşağı yukarı benzer şekilde gerçekleşmektedir. Bu yazımda hakimlik ve savcılık mesleğine giriş sürecini açıklayacağım.
         Hakim ve savcı olabilmek için aranan koşullar 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda düzenlenmiştir, kanunun Adaylık Dönemi başlıklı İkinci Kısımda yer alan Birinci Bölümünde, bu hususlara ilişkin hükümler yer almaktadır. 
Kanunun 7 inci maddesinde, hakimlik ve savcılık mesleğine atanmanın ön şartı olarak, kanunda belirlenen niteliklere sahip olmak ve adaylık sürecini başarıyla tamamlamak getirilmiştir.
Adaylarda Aranan Nitelikler
         Adaylığa atanabilmek için bireylerde aranan nitelikler, 2802 Sayılı Kanunu 8 inci maddede düzenlenmiştir. Maddeye göre adaylarda aranan nitelikler;
1) Türk vatandaşı olmak,
2) Giriş sınavının yapıldığı tarih itibarıyla otuzbeş yaşını doldurmamış olmak,
3) Adli yargı adayları için; hukuk fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de Türkiye‘deki hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarı belgesi almış bulunmak,
4) Kamu haklarından yasaklı olmamak,
5) Askerlik durumu itibariyle askerlikle ilgisi bulunmamak veya muvazzaflık hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedeğe geçirilmiş olmak,
6) Hakimlik ve savcılık görevlerini sürekli olarak yurdun her yerinde yapmasına engel olabilecek vücut ve akıl hastalığı veya sakatlığı, alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi özürlü durumları bulunmamak,
7) Taksirli suçlar hariç olmak üzere, üç aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı bir suçtan veya kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak veya bu suçlardan veya taksirli suçlar hariç olmak üzere üç aydan fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir fiilden dolayı soruşturma veya kovuşturma altında olmamak.
8) Yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı göstermek,
9) Hakimlik ve savcılık mesleğine yakışmayacak tutum ve davranışlarda bulunmamış olmak,
10) Avukatlık mesleğinden adaylığa geçmek isteyenler için; yukarıdaki (ı) bendi hariç diğer şartları taşımakla birlikte, mesleklerinde fiilen en az beş yıl çalışmış, giriş sınavının yapıldığı tarih itibariyle kırkbeş yaşını doldurmamış ve kendi aralarında yapılacak olan yazılı yarışma sınavında ve mülâkatta başarılı olmaktır.
Yazılı Sınav
         Kanunun 8 inci maddesinde belirtilen niteliklere sahip olan hakim, savcı adayları 2802 Sayılı Kanunun 9/A maddesi uyarınca, Adalet Bakanlığınca belirlenen kontenjanlara istinaden, ÖSYM tarafından yapılan sınava tabi tutulur. Sınav; genel yetenek ve genel kültür ile alan bilgisi bölümlerini içermektedir. Genel Yetenek ve Genel Kültür kısmı Matematik, Türkçe, Türk Kültür ve Medeniyetleri, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi ve Temel Yurttaşlık Bilgisi konularından sorular içermektedir. Alan Bilgisi kısmında ise  Anayasa Hukuku, Medenî Hukuk, Borçlar Hukuku, Hukuk Yargılama Usulü, İcra ve İflâs Hukuku, Ticaret Hukuku,  Ceza Hukuku, Ceza Yargılama Usulü, İdarî Yargılama Usulü ve İdare Hukuku konularından sorular bulunmaktadır. İdarî yargıda ise; anayasa hukuku, idare hukuku, idarî yargılama usulü,  hukuk yargılama usulü, borçlar hukuku (genel hükümler), medenî hukuk, ceza hukuku (genel hükümler), vergi hukuku, vergi usul hukuku ve maliye-ekonomi,konularını kapsayan alan bilgisi sorularından yapılır.
Sınav, 100 tam puan üzerinden değerlendirilir ve aslen 70 puan barajı mevcuttur. Bu kapsamda 70 puan barajının altında kalan adaylar, başarısız sayılacaktır. Sözkonusu sınav için açıklanan kontenjan sayısının iki katı kadar aday, puan barajı ile sınırlı kalmak kaydıyla en yüksek puanı yapan adaydan başlayarak mülakata katılmaya hak kazanacaktır. Ancak, 2.1.2017 tarihli 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6 ıncı maddesi ile söz konusu puan barajı mülga edilmiştir. Bu kapsamda mevcut olağanüstü hal dönemi süresince puan barajı söz konusu olmayacak, açıklanan kontenjanın iki katı sayısında aday puan barajı ile sınırlanmaksızın mülakata katılmaya hak kazanacaktır.
Mülakat
         2802 Sayılı Kanunun 9/A maddesinde mülakatın yapılış şekli düzenlenmiştir. Yazılı sınavdan başarılı olarak mülakata katılmaya hak kazanan adaylar, söz konusu mülakatı başarıyla geçmek zorundadır. 
Mülakat kurulu 9/A maddesi uyarınca;  Adalet  Bakanlığı  Müsteşarı  veya  görevlendireceği  Müsteşar  Yardımcısı  başkanlığında,  Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri, Hukuk İşleri ve Personel Genel Müdürleri ile Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulunun her sınav için kendi üyeleri arasından belirleyeceği iki üye olmak üzere toplam yedi üyeden oluşmaktadır.
Mülakatta aday adayının;
1) Muhakeme gücü, 
2) Kavrama özetleme ve ifade yeteneği, 
3) Genel ve fizikî görünümü, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğunun ve liyakati, 
4) Yetenek ve kültürü, 
5) Çağdaş bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı gibi hususlar puan vermek suretiyle değerlendirilmektedir. Bu hususlar her biri 20 puan olmak üzere değerlendirilir ve kurulun her bir üyesi tarafından verilen puanlar ayrı ayrı tutanağa geçirilir. Mülakatta başarılı sayılmak için, üyelerin yüz tam puan üzerinden verdikleri notların aritmetik ortalamasının en az yetmiş olması şartı aranmaktadır.
Değerlendirme
         Mülakat sonrası, yazılı sınav puanının %70’i ve mülakat puanının %30’u alınarak bir puan belirlemesi yapılır ve aday adayları puanlarına göre sıralanır. En çok puan alandan başlamak üzere hazırlanan nihai başarı listesinde, açıklanan kadro kadar aday adayı, başarılı kabul edilerek hakimlik / savcılık stajına başlamaya hak kazanır.
Adaylık Süresi (Staj)
         Adaylık süresi ve eğitim 2802 Sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre adaylık süresi, 23.7.2003 tarihli ve 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu hükümlerine tâbidir. Stajın yapılması, Adli Yargı Hakim ve Savcı Adayları ile İdari Yargı Hakim Adaylarının Staj Dönemi ile Staj Mahkemelerine İlişkin Yönetmelik hükümlerine tabidir.
Eğitim Sonunda Yapılacak Yazılı Sınav
         Yukarıda açıkladığım süreci başarı ile tamamlayan hakim, savcı adayı Adli Yargı Hakim ve Savcı Adayları ile İdari Yargı Hakim Adaylarının Eğitimleri Sonunda Yapılacak Yazılı Sınavın Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik uyarınca sınava tabi tutulurlar. Yönetmeliğin 9 uncu maddesi uyarınca söz konusu yazılı sınav, meslek  öncesi  eğitimin  hazırlık  ve  son  eğitim  dönemlerinde adaylara öğretilen  konuları  kapsamaktadır.
Eğitim Sonunda Yapılacak Sözlü Sınav
         Adli Yargı Hakim ve Savcı Adayları ile İdari Yargı Hakim Adaylarının Eğitimleri Sonunda Yapılacak Yazılı Sınavın Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik uyarınca Adli Yargı Hakim ve Savcı Adayları ile İdari Yargı Hakim Adaylarının Eğitimleri Sonunda Yapılacak Yazılı Sınavın Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik 19 ve devamı maddeleri hükümlerince süreci başarıyla tamamlayan bireyler sözlü sınava tabi tutulmaktadır. Yönetmelik 20/C maddesi uyarınca sözlü  sınav;
1) Eğitim  konularına  ilişkin  bilgi  düzeyi,  mevzuat  ve içtihat  bilgisi,
2) Mesleki  yeterliliği,  hukuki  meseleleri  kavrama,  çözme ve ifade etme yeteneği,
3) Özgüveni,  temsil  kabiliyeti  ve davranışlarının  mesleğe  uygunluğu,konularını kapsamaktadır.
         Eğitim sonunda yapılacak yazılı sınav puanının %60 ı ve sözlü sınav puanının %40 ı alınarak değerlendirilen aday 70 puanın üzerinde sonuca sahip ise başarılı kabul edilecektir ve hakimlik, savcılık mesleği için bir engelinin bulunmaması halinde ataması yapılarak mesleğe başlayacaklardır.

AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ
02/01/2017 tarih ve 29936 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe girmiştir. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANLIĞINCA BELİRLENMİŞTİR.

BİRİNCİ KISIM
BİRİNCİ BÖLÜM
Dava ve Takiplerin Dışındaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret
1.Büroda sözlü danışma (ilk bir saate kadar)275,00 TL
 Takip eden her saat için160,00 TL
2.Çağrı üzerine gidilen yerde sözlü danışma (ilk bir saate kadar)550,00 TL
 Takip eden her saat için270,00 TL
3.Yazılı danışma için (ilk bir saate kadar)550,00 TL
 Takip eden her saat için260,00 TL
4.Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, protesto düzenlenmesinde400,00 TL
5.Sözleşmeler ve benzeri belgelerin hazırlanması
a) Kira sözleşmesi ve benzeri530,00 TL
b) Tüzük, yönetmelik, miras sözleşmesi, vasiyetname, vakıf senedi ve benzeri belgelerin hazırlanması1.590,00 TL
c) Şirket ana sözleşmesi, şirketlerin devir ve birleşmesi vb. ticari işlerle ilgili sözleşmeler800,00 TL
İKİNCİ BÖLÜM
İş Takibi Konusundaki Hukuki
Yardımlarda Ödenecek Ücret
1.Bir durumun belgelendirilmesi, ödeme aşamasındaki paranın tahsili veya bir belgenin örneğinin çıkarılması gibi işlerin takibi için400,00 TL
2.a) Bir hakkın doğumu, tespiti, tescili, nakli, değiştirilmesi, sona erdirilmesi veya korunması gibi amaçlarla yapılan işler için660,00 TL
b) İpotek tesisi ve fekki gibi işlemler de dahil olmak üzere bir hakkın doğumu ve sona erdirilmesi olarak nitelenen işlemler nedeniyle sürekli sözleşme ile çalışılan bankalar, finans kuruluşları ve benzerlerine verilen her bir hukuki yardım için160,00 TL
3.Tüzel kişi tacirlerin ana sözleşmelerinin onanması, bu tacirlerin çalışma konuları ile ilgili ruhsat ve imtiyazların alınması, devri ve Türk vatandaşlığına kabul edilme gibi işlerin takibi için2.950,00 TL
4.Vergi uzlaşma komisyonlarında takip edilen işler için1.320,00 TL
5.Uluslararası yargı yerlerinde takip edilen işlerde
a) Duruşmasız ise5.750,00 TL
b) Duruşmalı ise9.900,00 TL
c) Konusu para olan işlerde ise ücret Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir
6.İl ve ilçe tüketici hakem heyetleri nezdinde sunulacak hizmetlerde, hizmete konu işin değerinin % 12’sinden aşağı olmamak üzere. Ancak hizmete konu işin değeri maktu ücretin altında ise hizmete konu işin değeri kadar360,00 TL
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Avukatlık Kanununun 35 inci Maddesi
Gereğince Bulundurulması Zorunlu Sözleşmeli Avukatlara Aylık Ödenecek
Ücret
1.Yapı kooperatiflerinde1.100,00 TL
2.Anonim şirketlerde1.650,00 TL
Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak avukatlık ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
1.Kamu Kurum ve Kuruluşlarıyla Özel Kişi ve Tüzel Kişilerin Sözleşmeli Avukatlarına Ödeyecekleri Aylık Avukatlık Ücreti1.650,00 TL
Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak avukatlık ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir.
İKİNCİ KISIM
BİRİNCİ BÖLÜM
Yargı Yerlerinde, İcra ve İflas
Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olsa veya Para ile
Değerlendirilebilse Bile Maktu Ücrete Bağlı Hukuki Yardımlara Ödenecek
Ücret
1.Görülmekte olan bir dava içinde olmamak koşulu ile ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir, delillerin tespiti, icranın geri bırakılması, ödeme ve tevdi yeri belirlenmesi işleri için:
 a) Duruşmasız ise440,00 TL
 b) Duruşmalı ise550,00 TL
2.Ortaklığın giderilmesi için satış memurluğunda yapılacak işlerin takibi için730,00 TL
3.Ortaklığın giderilmesi ve taksim davaları için1.650,00 TL
4.Vergi Mahkemelerinde takip edilen dava ve işler için
a) Duruşmasız ise1.100,00 TL
b) Duruşmalı ise1.430,00 TL
5.Tüketici Mahkemelerinde görülen kredi taksitlerinin veya faizinin uyarlanması davaları için990,00 TL
İKİNCİ BÖLÜM
Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1.İcra Dairelerinde yapılan takipler için330,00 TL
2.İcra Mahkemelerinde takip edilen işler için400,00 TL
3.İcra Mahkemelerinde takip edilen dava ve duruşmalı işler için660,00 TL
4.Tahliyeye ilişkin icra takipleri için660,00 TL
5.İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için600,00 TL
6.Ceza soruşturma evresinde takip edilen işler için600,00 TL
7.Sulh Hukuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için990,00 TL
8.Sulh Ceza Hakimlikleri ve İnfaz Hakimliklerinde takip edilen davalar için770,00 TL
9.Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için1.980,00 TL
10.Tüketici Mahkemelerinde takip edilen davalar için990,00 TL
11.Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinde takip edilen davalar için2.860,00 TL
12.Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için3.960,00 TL
13.Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için1.980,00 TL
14.Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için3.960,00 TL
15.Askeri Mahkemelerde takip edilen davalar için1.980,00 TL
16.Disiplin Mahkemelerinde takip edilen davalar için,1.100,00 TL
17.İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için
a) Duruşmasız ise990,00 TL
b) Duruşmalı ise1.510,00 TL
18.Bölge Adliye Mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemelerinde takip edilen istinaf yolu ile görülen işlerin takipleri için
a) Bir duruşması olan işler için990,00 TL
b) Birden fazla duruşması ve keşif gibi avukatın da bulunması gereken sair
işlemleri olan işler için
1.980,00 TL
19.Sayıştay’da görülen hesap yargılamaları için
a) Duruşmasız ise1.800,00 TL
b) Duruşmalı ise3.000,00 TL
20.Yargıtay’da ilk derecede görülen davalar için3.000,00 TL
21.Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede görülen davalar için
a) Duruşmasız ise1.800,00 TL
b) Duruşmalı ise3.000,00 TL
22.Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyiz yolu ile görülen işlerin duruşması için1.480,00 TL
23.Uyuşmazlık Mahkemesindeki davalar için1.800,00 TL
24.Anayasa Mahkemesinde görülen dava ve işler için
a) Yüce Divan sıfatı ile bakılan davalar6.600,00 TL
b) Bireysel başvuru
Duruşmalı işlerde3.000,00 TL
Duruşmasız işlerde1.800,00 TL
c) Diğer dava ve işler3.600,00 TL
ÜÇÜNCÜ KISIM
Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1.İlk 35.000,00 TL için% 12,00
2.Sonra gelen 45.000,00 TL için% 11,00
3.Sonra gelen 80.000,00 TL için% 8,00
4.Sonra gelen 240.000,00 TL için% 6,00
5.Sonra gelen 600.000,00 TL için% 4,00
6.Sonra gelen 750.000,00 TL için% 3,00
7.Sonra gelen 1.250.000,00 TL için% 1,50
8.3.000.000,00 TL’dan yukarısı için% 1,00
MURAT ALTINDERE